Anadolu İlahiyat Akademisi
Geleceğin Akademisyenlerini Arıyor Projesi
Ders Raporu
Lisansüstü Sınıf Grubu
Tarih: | 17 Temmuz 2023 Pazartesi, 13.30 |
Ders: | Metafizik: Evreleri ve Boyutları |
Hoca: | Prof. Dr. Ayhan ÇİTİL |
İşleniş: | Yüz Yüze (15) ve Online (1.Oturum 52 kişi, 2. Oturum 41 kişi) 2 Oturum Yapılmıştır |
Özet: | Vizyon ve konumlandırma başlığı adı altında verilen alt başlıklarla giriş yapılmıştır. Tepkisellik ve öz etkinlik, iyi bir akademisyen olmak öz etkin olmakla ilgilidir, daha önce söylenmemiş şeyler söylemek ve ortaya koymaktır. Burası neresi, ben neredeyim ve benden ne bekleniyor sorularını sormaktır, bunlar aynı zamanda mükellefiyetle ilgili sorulardır. Vizyon görmekle ilgili bir sözcüktür, ufkun ötesini görmek anlamında kullanılır, gelecekte kendimizi görmek istediğimiz bir noktaya nispetle bugünü görmek demektir. Sen kendini istediğin alanda neyi başarmış bir insan olarak görmek istiyorsun sorusunu kendimize sormak vizyonu kapsayan bir şeydir, kendimize gerçekten ne yapmak istediğimizi sormak bunu yaptığımızda hayata daha farklı bakmaya başlıyoruz, vizyon sahibi olmak hazır olmak demektir. Metafizik ne var ne yok sorusu ile ilgilenir, burası neresi sorusuna cevap arar, gelecekte neyi yapabilirsin tartışmaların geçtiği alandır metafizik. Metafizik yaparken insanlığa bir ufuk, konumlandırma kazandırmak üzere bir tartışmaya giriyorum. İnsanlık iki tane kapıdan geçerek metafizik konuşmaya başlamıştır: Birinci kapı, tecrübede ortaya çıkan unsurlar tecrübenin kuruluşunu kuşatmak için yetersizidir. Tecrübenin kendisi nasıl ortaya çıkıyor, tecrübe edenin kendisi nasıl kuruluyor açıklanamıyor, bunu fark ettiklerinde metafiziği keşfetmişlerdir. İkinci kapı, biz dilin resmettiği bir gerçeklik içerisinde yaşıyoruz, dil esaslı bir gerçeklik resmimiz var. Sorular: Nasıl gördüğünüzü biliyor musunuz? Tecrübede ortaya çıkan şeyler tecrübe edinen ve tecrübenin kuruluşunu açıklamada yetersiz kalıyor. Bir şey bir başka şeye nasıl işaret eder? İşaret olarak beş, beş sayısına nasıl işaret eder? Ben sanki uzay zamanda değilim de uzay zamanın kendisi de dahil ortaya çıkan her şey bende ortaya çıkıyor, ben uzay zamanda değilim o bende gibi bir şey ortaya çıkıyor. Bir sürü din, tecrübenin kuruluşunun zemini ile ilgili konuşuyor, tecrübede ortaya çıkanla ilgili konuşmuyor. Varlıksal dayanak olarak mekân, tecrübe edilen ben ile tecrübe ettiğim nesne ikisi birlikte aynı hangi kabın içindeler dediğimde tecrübenin mekânı aynayı soruyorum. Ruh, hakkında konuşulması zor bir şey çünkü tecrübede kendisi ortaya çıkmıyor, tecrübede ortaya çıkanların çıkmasına vesile oluyor. Ruhtan bahsetmeye başladığımızda tecrübemizde ortaya çıkan nesneler hakkında değil o dili aşan bir şey hakkında konuşmaya başlıyoruz, metafizik budur. Felsefeciler deneyimin kurulduğu mekân olarak düşünme, muhayyile, duyumlama gibi bazı yetileri ve bu yetilerin kendisine ait olduğu ruh kavramını ortaya atmışlardır. Biz kendi tecrübemizin kuruluşuna bakarken akıl gibi bir meleke olmasa biz tümelleri bilemezdik, sadece hissetme yoluyla bir nesnenin sarı olduğunu bilmek başka bir şey sarı diye bir şeyden bahsetmek başka bir şey ya da muhakeme yapamazdık, bildiklerimizden bilmediklerimize mantık esasına geçemezdik. Bu meleke bir bedende var olmak veya bir beden var olduğu için var olmak beden yok olduğunda da yok olmak durumunda olan bir meleke midir değil midir? Metafizik tarihinin en önemli sorularından birisidir. Hissetme yoluyla bir şeyleri fark etmek, o şeyler hakkında nasıl düşündüğümü ve yargılar verdiğimi açıklamıyor. Düşünme fiili olmasa düşünülen şey varlığa gelmiyor. Ne var ne yok sorusundaki ne var sorusunun cevabı hissetme yoluyla farkına vardığım ve sürekli değişmekte olan alan değil düşünme yoluyla farkına vardığım hiç değişmeyen alan olabilir. O yüzden Parmenides düşünme ile var olma bir ve aynı şey değildir, düşünme fiiliyle farkına varılanlar asıl varlıktır. Ben hissetme yoluyla bir şeyi fark ettiğimde onun rengi konusunda yanılamam ben hissettiğim şekliyle nasılsa o öyledir. Tüm mümkün olarak düşülenlerin tek bir varlık olarak düşünülmesi bize Tanrı fikrini veriyor. Akıl düşünülürleri yakalayan şeydir, düşünülenler hep var akılda onları yakalamakla ilgili meleke, onlar var olduğu sürece akılda vardır. Akıl özgür ve kendiliğinden hareketli bir şeydir kendiliği kendi hareket ilkesinde olan bir şey yok olamaz demek ki akıl varlığı aşkındır (akıl aşkın mıdır?) “Ben” varlığını neye borçludur? Ne var ne yoktan neyi anladığınız kendinizle ilgili çok enteresan çok yakıcı sonuçlara neden olabiliyor. Koşaç/kopula neye işaret eder? Dil aslında bize uzay zamanda var olan veya fenomen olarak farkına vardığımız alanın ötesinde gerçeklik alanı olduğunu bize resmediyor. Metafizikçiler belli biçimde kendi tecrübelerini okuyorlar, metafizik yapmak insanın kendi tecrübesini okuyabilmesi demektir. Bütün bu düşünülürler geniş bir alan bunun sadece belli bir kısmı bilfiil hale geliyor evren aslında bir bakıma o evren alanının daralmasıyla ortaya çıkıyor ne var ne yok ’un bir kısmı burada mümkün olanlar yok mesela, bizim evren dediğimiz, içinde bulunduğumuz şey o varlığın kendisinden sudur eden onun daralmasıyla ortaya çıkan bir şeydir, bu metafiziktir işte. Gerçeklikle bağımızı kurduğumuz: Özel addır, tüm yüklemler onun etrafında döner, bu özel adın gerçeklikle adlandırdığı varlıkta esasta temeldir. Bu açıdan baktığımızda özel adların adlandırdığı somut bireylere biz cevher diyoruz. Aristoteles’e göre asıl metafizik, bu suretin ne menem bir şey olduğunun anlaşılması ile ilgili bir şeydir. Genel ad neyi adlandırır? Tikel varlıklar hissetme yoluyla farkına varılanlar, varlık bunlardan mı ibaret yoksa onları da sınıflandırmamızı ya da sınıflandırarak haklarında konuşmamızı sağlayan tekil bireylere de dil üzerinden yüklemek olarak atfedebildiğimiz, tümellerde ayrı bir varlık alanında varlar mı, bu da metafiziktir. Tüm canlılar türlere bölünürler ve bu türlerin aslında içerikleri ve her ne oldukları sabittir, değişime tabiidir, bu canlılarla ilgili metafizik bir perspektiftir. Dil “kendinde olan” ile ilgili konuşabilir mi? Biz bir bakıma dilin imkanlarıyla gerçeklik hakkında konuşuyoruz, hakikat hakkında doğru olan söz nedir ve nasıl söylenir bizim için oldukça önemli bir tartışma konusudur. Metafizik ve ontoloji bugün birbirlerinin yerlerine kullanılıyor, başka bir açıdan hem klasik hem modern dönemde birisi metafizik derken ontolojiyle kastedileni kastetmiyor. Aristoteles, varlık farklı anlamlarda söylenir; bir şeye cevher anlamında var demekle araz anlamında var demek farklı şeylerdir. Gerçekten ne var sorusu metafiziğin asıl konusudur, hakikaten asıl varlık ne gibi bir şey konuşmak istediğimizde metafizik yapmış oluyoruz. Biz metafizik yaparken bir bakıma dilin anlaşılması ve çözümlenmesi üzerinden varlığı temaşa etmişiz, seyretmişiz metafizik bu açıdan seyir işidir. Mantık üzerinden evreni düşünmek: Parmenides ve Platon, dilin mantığına istinaden, varlığı (evren) seyretmek. Varlık, hareket ve sükûnetle birlikte aynı ve gayrı cinslerini de idrak etmelidir. Dilin hakkında konuştuğu şeyler mantık esasında tam belirlenmiş olan şeyler olarak ancak vardırlar ve dil onun hakkında bir tartışma yürütür, düşünce düzeyinde doğru ve yanlış en başta vardır, düşüncede doğru ve yanlış vardır ve sofistler haksızdır. Ben bir şeyin hakkında anlamlı bir şekilde düşünebiliyorsam onunla ilgili çelişkiye düşmeden düşünebilmenin bir yolunu bulmam gerekiyor. Mantık Üzerinden Evreni Düşünmek: Aristoteles’in projesi, tam belirlenmiş cevherlerin ve arazların olduğu bir evrende varlığın tam bir sınıflandırmasını vermek kendi başına tamamen bilfiil bir varlık varsa da onun ispatını vermektir. Suret her zaman Aristoteles’e göre bilfiildir, herhangi bir şey varsa o surete sahip olarak vardır, değişim içerisinde de aynı kalmasını sağlayan şey de aynı surettir. Değişim bilfiil ve bil kuvve fiil varlık ayrımı üzerinden gerçekleşiyor. Aristoteles’e göre suret bilfiil, madde bir bil kuvve bir varlıktır, bir somut var olanın, bir cevherin değişim içerisinde olma ve olmama imkanlarının toplamına maddedir diyor Aristoteles. Madde Aristoteles’e göre tamamen bil kuvve varlık üzerinden düşünülen bir şeydir. Sonsuz sayıda cevher olamaz, cevherler tam belirlenmiş olmak zorundadır. Aristoteles’e göre canlıları cevher kılan şey ne, canlılar kendileri hareket edebildikleri gibi kendileri de durabiliyorlar. Kendisi hareket ettiriciye ihtiyaç duymayan bir hareket ettirici: Tanrı Neler kendileri hareket etmeden hareket ettirir, düşüncenin ve arzunun nesneleri, düşünme öyle bir fiildir ki nesnesini içinde barındırır, hareket devamlıysa ve olmak zorundaysa Tanrı’da olmak zorundadır ve kendi kendine düşünen düşünce olarak var olmak zorundadır. Metafizik insanlığın konumlandırılması ile ilgili bir faaliyettir. Mantık Üzerinden Evreni Düşünmek: Yeni Platonculuk Aristotelesçi bilme anlayışı, bilimsel bilgi mümkün müdür, tümeller aklın bir fiiliyle açıklığa kavuşur, akıl bu tümelleri yakaladığında da yanılmaz. Bir şeyin neden var olduğunu açıklayan bilimsel bir açıklama vereceksem Aristoteles’in ampirik perspektifiyle kendimi sınırlamamam lazım o asıl varlıkla ilişkisi itibariyle onun neden öyle olduğunu biliyor olmam lazım. Her şey en nihayetinde ilk nedene bağlanmadan onu gerçekten bilmiş olmuyorsun. Batı metafiziği mekanik fiziğin başarılı olmasından sonra biz gerçekten bu klasik dönemde yapıldığı gibi metafiziğe bilim yapmak için muhtaç mıyız diye düşünüyor, değiliz kanaatine vardığı için metafizikten kurtulmaya çalışıyor. Evrenin, canlının, insanın kendisinin nasıl olup da ilk nedenle ilişkisi içerisinde var olduğunu bilen ve açıklayabilen asıl alim oluyor. İbn-i Sina ve zorunlu- olumsal (mümkün) varlık ayrımı, evren- Tanrı ilişkisi klasik metafiziğin en önemli konusu haline gelmeye başlıyor. Aristoteles madde anlayışının dolayısıyla ciddi bir dönüşüm geçiriyor, bir zamanlar tamamen bilfiil olarak düşünülen madde kendisinin de uzam olduğu bir madde fikrine dönüşüyor. Aristoteles’in bilgi anlayışı da eleştirilmeye başlıyor. Her metafizik kavrayış matematiği bir yere koyuyor. Aristotelesçi matematikte ve varlık anlayışının aşılmasını Müslüman filozoflar gerçekleştirmiştir. Kusalı Nicholas, mantık üzerinden varlığı seyretmeyi bırakıp matematik üzerinden seyretmeye geçiş yapmamızı sağlayan kişidir, sudur kuramcısıdır, evrenin daralmasıyla somut varlıklar ortaya çıkmıştır, nicel olarak var olan bir varlık daraldığında varlığın ortaya çıktığını söyler. Sonsuzun ilk daralmasıyla sonlular ortaya çıkamaz. Dolayısıyla biz yeni bir metafizik evreye giriyoruz, bu evrede varlık uzamsal bir öze sahip maddi varlık olarak düşünülüyor, bilim ancak matematik üzerinden yapılabilir olarak düşünülüyor. Hangi önermeleri doğru kabul ediyorsak o önermeleri doğru kılan şeyler bizim anlam alanımıza girmeye başlıyor yani neye doğru dediğimiz neyi nasıl anladığımızı belirlemeye başlıyor bu çok riskli bir şeydir. Öğrencilerin soruları ve hocamızın açıklamalarıyla oturum sonlanmıştır. |
Ön Okuma Metni: |
|
Bahsi Geçen Eserler: | Aristo- Topikler |